sevgiliye kurulan en güzel cümleler üç noktayla biter. üç nokta; bilinmezliği, umudu, yenilgiyi, acıyı, sevgiyi taşır çünkü. binlerce kelimenin anlatamadığını, sonu anlatan noktaların üç tanesi anlatır. sonu anlatanlardan sonsuzluğu yaklarsınız üç noktada.
gözyaşımla yazdığım o cümleleri sıksam, bana olmayan sevginle, içime işleyen hüznüm çıkar.
( Birazdan okuyacağınız yazıyı Regina Spektor’ın Eet parçası eşliğinde okumanız tavsiye edilir. O yoksa 'two birds' olabilir. )
Çok değil yaklaşık 15 yıl evvel İstanbul’da bir gecekondu mahallesi…
Cumartesi günlerini severim. Pazar günü de iyi huyludur ama yerken kendimi durduramadığım annemin çilek reçeli gibi olduğundan bittiğinde boynuma yapışacağını bildiğim hüznün damağımda erkenden bıraktığı kekremsi tad yüzünden günü yaşamaktan alacağım haz saat ilerledikçe azalıyor. Velhasıl, günlerden cumartesi ve ben evin önündeki tahta sedirde oturuyorum. Bildiğiniz üzere oturmak asla tek başına yapılan bir eylem değildir. Ben de aslında biraz ileride ip atlayan Kıymet’leri izliyorum bir yandan da.
devamı...
Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdili kıyafet gezmeye karar vermiş. Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. "Padişah", "ihtiyarı" selamlamış. " Selamünaleyküm ey piri fani..." " Aleykümselam ey serdar'ı cihan..."
devamı...
dillerim dolaşmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuşmak istiyorum.