2.
SANA, BANA ve ÜLKEME DAİR
Lili,
Benim ülkem toprağındaki mayayı inkârda ısrarcıdır. Sana önce bunu söylemeliydim, önce ülkemi anlatmalıydım. Benim ülkemde her şey kararınca yürür. Biz Allah’a da öyle inanır, O’nu öyle sever, O’ndan öyle korkarız. Çok utancımız var. Garipsiyorsun bizi biliyorum, biz garipliği de unuttuk Lili. Burada insanlar elinde Kur’an, yollara düşmez senin gibi, biz mahalledeki imama sorarız. Dara düşersek bir efendi de buluruz, o halleder. Sen Kur’an’ı İngilizce okuyorsun ya Lili, biz pek okumayız ama O’nu evin bir yerinde, en güzel kılıflarda saklarız. Okumadığımızdan belki, birçok şey çeviri hatası gibi… Seni okulun kapısında durduran adam var ya mesela, o eve dönünce namaz kılar, ramazanda oruç tutar, dilencilere sadaka verir, karısının örtülü olmasını da kızının okumasını da ister. Anlamıyorsun biliyorum. Anlama Lili, bunları hiç anlama!
Biz de devletin yakıtı kendi insanlarıdır Lili, bir de sen tabi. Canımız sıkıldığı zamanlarda bilgelerimizi, şairlerimizi, ozanlarımızı katletmişliğimiz de var. Senin ülkene de fena halde özenmekteyiz. Modaya uygun inançlarımız, meşhur türbelerimiz, tuhaf din adamlarımız da var. Kafamız karışık diyorum ya, bizim şuurumuz da topraklarımız gibi yağmalandığından tüm bunlar. Lili, bu yüzden biz ne İbrahim olabiliyoruz ne de Nemrut! Kıramadığımız putlarımız var ama Allah’a inanıyoruz. Namaz kılmasak da dua ediyoruz yatmadan. Biliyorum, sen ezan okununca herkesin durduğu bir ülke istiyorsun. Müslümanca istiyorsun sen bunu ve ben utanıyorum. Biz kırmızı ışıkta bile durmuyoruz Lili. Hep biraz acelemiz var, doğunun ve güneyin vaktine değil batının devrine yetişmek telaşımız var doğduğumuzdan beri. Biz kendimizi hep savaşta ve yalnız hissediyoruz Lili. Yüzüme bakıp “bir yanlışlık? ” diyorsun ya, bu sen değilsin Lili. Gitme bu yüzden. Gitme çünkü ancak sen gitmezsen bütün bunlara alışmayacağız. Sen burada kalırsan, biz de iyileşmek zorunda olacağız.
Lili bizim devletimiz laiktir, hurafelere inanır, laik kalacaktır, şehitler ölmez, vatan bölünmez falan ama biz koca bir cihan kaybettik. Psikolojimiz bundan bozuk. Unutmaya çalışıyoruz kaybettiğimizi. Bu yüzden akşamları hep sizin filmlerinizi izliyoruz ailecek ama yaşıyoruz. Biz nasıl olduğunu da bilmediğim bir şekilde öğrendik böyle yaşamayı. Garipsiyorsun bizi, laiklerimiz eşarbından, Müslümanlarımız saflığından korktuklarında üzülüyorsun, sen kimsenin nasıl giyindiğine değil neye inandığına bakmadığı bir ülke istiyorsun.
Lili gitme,
Sana sözler veremem, her şey değişecek düzelecek diyemem. Ancak sen gitmezsen alışmayacağız, diyorum. Lili burada insanlar alışacak bir hal bulur illa ki. Lili gitmezsen ancak…
Lili gitme,
Sana utançlarımızı yazmaktan başka çare bulamadım. Konuşmasını da bilmem. Bunca şeyin üstüne, sana gitme derken utanmıyor muyum, belki bunu da düşünürsün. Utanıyorum Lili, utandığım için kal ve bizi utandır istiyorum. Utandır ki iyileşelim. Birinin bize “yanlış” demesine ihtiyacımız var. Ben İran’ı da bilmem zaten, söylediklerinde haklısın belki de… Hangisi hayırlı senin için onu da bilemem. Ama kal ve o ülkeyi beraber bulalım. Çünkü Mevlana bu topraklarda hala, Yunus buralarda, sevdiğin adamlar var ya, peygamberler, hala bu topraklarda. Bir tarafımız ne kadar inkâr ederse etsin, bu hep böyle olacak Lili. Belki çoğunu bir yanlışlık olarak yaşayacağız senin dediğin gibi ama yaşayacağız. Biz çok zor zamanlarda da dualarla ayakta kaldık. Topraklarımız, şuurumuz değil ama kalbimiz bölüştürülemedi. Yaşıyoruz bu sayede, yaşıyoruz ve senin istediğin o ülke toprağımızda, suyumuzda, havamızda var. Ekmeğimize karışan bir şey bu, ölmeyeceğiz bu yüzden.
Lili gitme,
Kabul edersen burada bir ailen de var. Kardeşlerin var. Senin kadar garipsiyorlar bütün bunları. Belki de bundan en çok kalmana ihtiyacımız var.
Lili gitme,
Seni Allah’tan bir emanet gibi seviyoruz. Allah’ı da seninle seviyoruz.
Lili,
Gitme, duana ihtiyacımız var.
Y. Deniz Öz
Yorum Gönder