her şerde bir hayr vardır.

De omni re scibili et quibusdam aliis.

3 Temmuz 2010 Cumartesi zaman: 12:27 Gönderen mistrafantastic 1 Comment



Dünya.
Üçüncü gezegen, güneşe hem yanmayacak hem donmayacak kadar uzak. Cehenneme günahlarınca yakın, tek çelişkisi de yalnız bu değil. En yüksek yeri: Uzaktan kumandalar, sinyaller ve kontrol düğmeleriyle çalıştırılabilen bir savaş aletinin vicdan kabini. Bitki örtüsü: Kaldırım ve asfalt. Hiç insan yok! Gökyüzü gündüzleri hala mavi, gece olunca bazen yıldızlar da görünüyor ama bu şehir, karasına yandığım, geceleri siyah değil! Siyah demişlerdi, uzun zamandır uyumuyorum. Dün yolun üstünde bir böcek gördüm, ters dönmüş, debeleniyordu. Uzun süre onu izledim. Ona bir isim bile koydum hatta: Giregor.(*) Birisi onun da ters olmasını daha mı çok takdir etmişti bilmiyorum ama bütün ayakları havada çırpınsa da sırtı dümdüz olduğundan ne yaparsa yapsın düzelemeyecekti. O çırpınmaya devam etti, ben de onu izlemeye devam ettim. Gözlerine baktım. Onun nereye baktığını, beni görüp göremediğini, görüyorsa nasıl gördüğünü bilmeden böcek gözlerine baktım. Görebilseydi ne derdi acaba “ Oh, Tanrım…”.
Belki az bir parçamı görüyordu, belki ters baktığından ya da görse de anlam veremediğinden şimdi de öyle diyordu. “Aman Allah’ım…” Tapıyor muydu bu bana? Yok, canım, Giregor öyle şeyler yapacak böcek değildir ama ya atalarımdan miras kalıtsal kıskançlığımdan ya da o eski şeytan gururumuzdan olsa gerek; tapılmak düşüncesi bile nasıl da okşuyormuş firavunumuzu. Düzeltsem hayvanı, içimdeki hayvan kendini tanrı sanıp, şımaracak. Düzeltmesem Giregor’a da yazık, içimdekine de… Zaten insanlar birbirini Tanrı’yı kıskandıklarından yok etti, tanrıyı da birbirlerini kıskandıklarından.
“Giregor” dedim, “kutsal kitaplar seni düzeltirsem ve sen şimdi öylece hiçbir şey olmamış, hiç acı çekmemişsin gibi yürüyüp gidersen, bir gün yine karşılaşacağımızı söylüyor, o gün senin de beni koruyacağını falan. Giregor dedim, senin acını dindirirsem bir cennetim olacağını söylüyor imamlar, papazlar ve hahamlar. Sevmiyorum onları. Cennette sen de var mısın bilmiyorum. İnsanların olacağını da söylüyorlar. Merak etme, öyle olsa bile sen cennette ters dönmeyeceğinden, dönsen bile bir melek gelip seni hemen düzelteceğinden bana ihtiyacın da olmayacak zaten. Rahat ol yani, bir gün beni kurtarmanı beklemiyorum senden, seni anlayarak bana borçlanmana neden olmuyorum. Sadece izin verirsen yanında oturmak istiyorum biraz daha. Eğer sen istersen ben de senin gibi yapabilirim, insanım, her şekilde debelenebilirim. Giregor dedim, yine aynı tanrı, ah seni beni yaratan tanrı, eğer varsa ve oralarda bir yerdeyse, bu filmin her karesini bilerek izliyor. Hem de hiç sıkılmadan izliyor bizim doğaçlama oyunumuzu. “Biri bizi okuyor” yani Giregor; buradan geçeceğimi ve her nasıl olduysa o şekilde senin gibi küçük bir böceği görebileceğimi, ezmeyeceğimi, yanında oturup seninle konuşacağımı biliyor. Sen de biliyorsun Giregor içimden geçenleri. Şimdi ayağa kalkıp, senin üsüne basabilirim, seni öldürebilirim ve sonra ben hiçbir şey olmamış gibi, yürüyüp de gidebilirim. Bir gün karşılaşacağımızı da düşünmem, unuturum da seni. İnsan huyu bu, kişi öldürdüklerini unutmak ister, hep unutur da zaten, ama biliyorum ben seni biraz zor unuturum, böceksin çünkü. İnsanlığımın bütün bulantısı bu, kendi varoluşuma engel olamadığım için senin acını dindirmeye kalkabilirim. Ölürsen hiç acımaz Giregor, farkında mısın? Atalarım bu yüzden insan sayısınca ölüm türü ürettiler, biliyor musun? Çocukları gömerdik bebekleri de mesela, kadınların saçlarını keserdik, eh tabi erkekleri de budardık. Onlardan bazıları uzak ülkelerdeki diğerlerine, orada acıyacak bir şey kalmasın diye demokrasi gönderirlerdi uçak uçak, uçaklar acı çekebilme yetisi olan her şeyin bu yeteneğini elinden alırdı falan. Daha anlatayım mı, ne iyi değil mi Giregor? Kalplerini bozardık sık sık, bir insanın kalbi bozulunca bir daha düzelmez Giregor biliyor musun? Yapma böyle, çok acı gördüm. Yağmur yağınca sen boğulup kurtulabilirsin, ben ıslanır kırılırım Giregor. Yaralanırım. Bak hala debeleniyorsun, sana diyorum sana… Çok mu acıyor? Ölüm değil, hayattır acıtan. Acı çekebilme yeteneğindir nefes almak yani! Hoş sen nefes de almıyorsun, trakeaların var. Buralarda neden hiç insan kalmadı, ben kaldım Giregor, sen ve ben. Sen, ben ve nefesimizce acı. Âdemden, dinozorlardan, en büyük patlamadan, diğer tüm küçük patlamalardan, bankalardan, reklamlardan, kitaplardan geriye sadece ikimiz kaldık. Kalbimizi bozacak kimse kalmadığından şimdi birbirimize bakıyoruz. Hadi ben zaten ters doğmuşum Giregor da, senin derdin ne? Ne diye yuvarlandın bu dünyaya? Seni öldürebilirim Giregor, kendimi de öldürebilirim, bu dünya denen tuhaflıktan hiçbir şey kalmaz, ikimizi birden unutabilirim sonra. Ama O unutmaz haklısın, unutmasın Giregor. Sadece O unutmasın, sırf O’nun aklında kalmak için bile değmez mi yani, değer biliyorsun. 
Ee ama hakikaten niye debeleniyorsun? Şimdi tutup seni öldürsem üstüme vazife değil, seni değil kendimi öldürsem işgüzarlık etmiş olurum -hiç de sevmem, hem sen niye çıktın yoluma ki zaten? Bırak şu ayaklarını, yüzüme bak, cevap ver bana, nasıl hatırlayacak bizi? Giregor neyi daha çok istediğimi bilmiyorum, senin için, benim için hangisi daha iyi bunu da bilmiyorum. Ufak bir dokunuşla düzeltebilirim seni ve gücümden bu yüzden ürküyorum. O? Evet, titriyorum, korkudan değil.(**) Yorulmadın mı? Sahi var mı Giregor? Ayaklarını bu kadar çok birbirine vurursan ne olacak, beni mi yoksa kendini mi alkışlıyorsun? Kıracaksın kalbini –varsa eğer, yapma. Tamam, ikimiz de, pardon, üçümüz de biliyoruz, başından beri seni düzeltmekten yana içim dışım. Cennetten hiç değil, kıyamadığımdan da değil, nedenini de bilmiyorum, his işte. Korkma, yapacağım da. Beni unutursan seni düzelteceğim ve sen yürüyüp gideceksin sadece. Benim aklımda sadece yürüyüşün kalsın, sadece acın. Ama sen beni unut, yarın öbür gün orda burada çıkma sakın karşıma, gelip Kabilimi de Habilimi de okşama benim. Eyvallah sana da. Ağlıyor musun? Yok, yahu, merak etme beni, ben aynaya bakarım, yalnız kalmam. “
Böyle dedim ve Giregor yürüdü gitti, yürüyüşünü hatırlıyorum ama kaç bacağı vardı unuttum, saymıştım da oysa kesinlikle iki değildi. Aramızdaki yedi farktan biri demiştim hatta anlamadıydı o da beni. Altı mıydı sekiz miydi hatırlayamıyorum artık, zaten yorgunum, ne fark eder ki.
y.deniz öz


(*)İmalat hatası değildir. Giregor: Vasati kırk çöp.
(**)Bir dünyalık söz.
(***)Hiç.

1 Response so far.

  1. Giregor'a düzeltme:

    "Hiç insan yok!" lafı güzel insanların eli ve varlığıyla bizzat cümlenin yazarı tarafından gönül rahatlığıyla değiştirilmiştir.

    "sevmiyorum imamları..." bölümü de "böyle imama can kurban" sözüyle "Allah Allah" nidalarıyla değiştirilmiştir.

    Umut ola...

    Y. Deniz Öz

Yorum Gönder

    Öndeki blogu takip et!