çölün ortasında bir kasaba... ve kasaba halkı arasında, insan kılığında gizlenen, "yoma" adıyla bilinen bir predatör...
böyle başlıyor claymore'un hikayesi. sahi, "claymore ne?" diye sormak isteyebilirsiniz. taşıdıkları kılıçlar yüzünden insanların onlara taktığı isim bu. "gri gözlü cadı" da diyorlar birini gördüklerinde ya, onlar kendilerine bir tanım biçmemişler. "organizasyon" tarafından verilen görevi ifa ediyorlar sadece.
2007 yılında norihiro yagi'nin sürmekte olan mangasından uyarlanan claymore, son üç bölümünü saymazsak eğer hikayesine ziyadesiyle sadık, konu itibariyle diğer pek çok yapımı andıran; ancak işleniş tarzıyla bunların arasından sıyrılan bir anime. toplamda 26 bölüm sürüyor ve maalesef mangadan uyarlanmış olmasının bedelini acı bir şekilde ödüyor, olabilecek en saçma şekilde bitiyor claymore.
bu durumda ne yapıyoruz peki? açıp mangayı, devam ediyoruz kaldığımız yerden. ya da "animenin bizi bıraktığı yerden" diyelim.
son olarak, animenin müzikleriyle ilgili de bir iki satır karalamazsam yarın bir gün bir dojodan içeri adımımı attığım an beni sille tokat dışarı atarlar sanıyorum.
claymore'un soundtrack'i masanori takumi isimli, standart bir japon'dan farklı görünmediğini tahmin ettiğim müzisyen kardeşimize ait. her telden çalmış kendisi: duygusal sahnelerin geri planını yaylılarla boyamış, "fırtına öncesi sessizliği" oryantal ezgilerle tasvir etmiş ve kılıçlar çekildiği zaman distortion pedalına, bateriye abanmaktan geri durmamış. çalışmaları arasında öyle parçalar var ki, soundtrack albümü mp3 çalarınıza atıp sokağa çıktığınızda, hareket halindeki araçlara saldırmaya çabalarken bulabilirsiniz kendinizi.
Yorum Gönder