Size bir kaç şeyden bahsetmek istiyorum, birkaç utançtan, birkaç tel saçtan, birkaç baş ağrısından, hayal kırıklığından, birkaç yolculuktan, birkaç duadan, birkaç gariplikten…
BEN KONUŞMASINI BİLMEM LİLİ
1.
İkindide vakit. Kocatepe Camisinin kapı önünde iki kız. İki insan, Esirgeyen ve Bağışlayan bir kapı... Birisi giriyor heyecanla, beklemeden, düşünmeden, sevinerek giriyor içeri. Eksiği yok, adımları tam. Öbürü durgun, başı önünde, mermerdeki görüntüsü utanılacak türden. Allah kapısında bir insan, içeri girememenin utancını saklayacak kadar da yer yok ruhunda. İçerden getirilen ince, eski, kırgın bir örtü kurtarıyor kızı. Saçlarını örtüp, o da içeri giriyor arkadaşı gibi. Kapı önünde yüreğini ezen o koca utanç, içeri girince Rabbin büyüklüğünde eriyor. Arkadaşına bakıyor, onun adı Lili. Lili Amerikalı. Lili yabancı, Lili Müslüman. Birini görse, Selamün aleyküm’ü de Amerikan aksanıyla söyler, sesi ince, kırılgan. Lili tesettürlü, Lili güzel, Lili kapalı. Kapı önünde bekletmemiş Allah onu. Lili ezanı duyunca heyecanlanıyor. Diğeri her gün görüyor minareleri, her gün duyuyor ezanı. O ise her gün duymaktan ama hiç dinlememekten belki, kapı önünde kalan, başında bir kusur görüntüsü… Bismillah deyip, ağır ağır çıkıyorlar merdivenleri. Merdivenlerde Allah’tan başka kimse onları görmüyor. Yan yana saf tutup kılınan dördü farz, dördü sünnet, dördü şükür bir namaz. Ellerini açıp, duaya başlayınca aklında sadece O. Büyüdüğü topraklarda manası yağmalanmış bir din gibi, sayfaları süngünün ucuna takıldığından, kabuk olarak kalmış bir kitap gibi garip.
Lili’yi düşünmek, O’nu düşünmek gibi, içinde bir sızı. Lili Amerikalı, Lili yabancı, Lili Müslüman. Lili ODTÜ’ye gidecek birazdan! Minibüse binecek, sonra şoföre parasını uzatacak, parayı uzatırken eline dokunmasınlar diye geçirecek içinden, şoför dokunmayacak gerçekten de, para üstü verirken de dokunmayacaklar ona. Lili bir koltuğa oturacak, yanına da mutlaka bir kadın. Lili camdan dışarı bakınca Türkiye’yi görecek. Ülkesini aramayacak pek, zaten benziyor diye düşünecek. Yabancılığını da “Turkey is muslim” deyip, inancıyla teselli edecek. Minibüs ODTÜ’ye yaklaşınca, Lili “excuse me” diyecek yanındaki kadına, kadın gülümseyecek, Lili “excuse me” dediğinden, “bir Amerikalı” olacak kadın için. Kadın da ayağa kalkıp, Lili’nin geçmesine izin verecek.
Lili’yi biri sızı olarak düşünmek gerecek şimdi. ODTÜ kapısı bağışlamaz insanı. ODTÜ üniversite, ODTÜ okul, ODTÜ bir cumhuriyet, ODTÜ ülkemin sınıf kavgası… Lili inceden bir sızı, Lili Amerikalı, Lili Müslüman, Lili yabancı. Biraz yürüyüp, kapıya yaklaşacak, güvenlik kulübesindeki bıyıklı adam Lili’yi görünce ayaklanacak. Adam utanmayacak ama Lili adam utanmadığı için de utanır. Lili Türkiye’ye ne bu adam için ne de “excuse me” demek için gelmemişti. Lili Türkiye’ye gelmişti, Because Türkiye is a Müslim country, ODTÜ is a great university in Ankara. Ankara is a capital city.
ODTÜ kapısında koca bir ülke, Lili’de bir hayal kırıklığı. Güvenlik görevlisi Lili’nin Türkiye’de ilk tanıdığı adam. Tam girecekken durdurmuştu onu. Lili kimliğini göstermişti, Lili Amerikalı, adam başını işaret etmişti, Lili müslüman. Lili anlamamıştı da adam bozuk İngilizcesiyle anlatmıştı durumu, Lili yabancı, sonra yanındakiler, sonra haberler, sonra Devlet ve adam “Rabbim Allah’tır” dediği için Lili’yi suçlu buldu. Sonra…
Sonrası yok.
Lili kapının yakınında bir ağaç gördü. Ağacın arkasına doğru yürüdü. Etrafa baktı, eşarbından bir iğne çıkardı, sonra bir iğne daha…
Saçları acıdı… Saçlarında acı taşıyan başka kızlarla da o ağacın arkasında tanıştı Lili.
Y. Deniz Öz
Yorum Gönder